Yeni dönem derken tabi kafamda deli sorular kahve üzerine ne yazabilirim düşüncesiyle sevdiğim bir arkadaşım ile kahve üzerine sohbetimiz başladı. Normal insanlar gibi karşılıklı kahve içerken bu sohbeti gerçekleştirmek isterdim lakin gecenin ikisinde kahve üzerine sohbetimizin olması da bir hayli manidar oldu. Mırra’dan açılan konumuz benim beynimde şimşekler yaktı. Ahh tamam dedim yazabileceğim bir konu var. Ertesi sabah yazımı başladım yazmaya...
Gel gelelim Mırra’nın hikayesine…
Mırra özel günlerde ikram edildiği ve hazırlanması zor ve masraflı olduğu için ağa içeceği olarak da adlandırılmaktadır. Misafirler gelince kulpsuz bir fincana yarısını geçmeyecek kadar mırra doldurulup ikram ediliyor. Fincandaki bitince, fincan yere konmuyor ve yeniden dolduruluyor. İkinci ikramdan sonra aynı fincan silinerek yandaki misafire mırra sunuluyor. Sunan kişinin elinde kahve fincanı diğer elinde kahve ibriği bulunuyor. Sıra ile tüm odadakilere ikişer defa ikram ediliyor. Mırrayı yavaş yavaş içmek gerek. Mırra şekersiz içilmektedir.
Mırra’nın adabına gelirsek de;
Herkes aynı kulpsuz fincanla içiyor. En
önemli gelenek, Mırra fincanının yere bırakılmaması. Eskiden bu hatayı yapanın
yapması gerekenler varmış.
Bunlar ;
Fincanı altınla doldurmak,
Kahveyi servis eden ile evlenmek,
Kahveyi servis edeni evlendirmek,
Kahveyi çeyiz edenin çeyizini düzmek
olabilirmiş.
Bir ailenin konuklarına mırra sunması için
de özel şartlar gerekiyormuş. Daha önce hiç mırra sunmamış bir ailenin çocuğu
gün gelip de hali vakti yerine gelip de mırra vermek isterse usülüne uygun
olarak komşu yörenin ileri gelenlerini evine davet etmek zorundaymış.
Destur(izin)büyük bir yemek şöleniyle kutlanırmış.
Eskiden mırra fincanını yere bırakan için yapması gerekenler varmış bundan sonra mırra söyleyenle mi bu düzeni yıksak bilemedim:) Kahve ile birlikte ne evlilikler olurmuş eskiden. Mırra'ya mı kaldık ne dersiniz ?
Muhabbet tadında keyifli kahve içimleriniz olsun efenim…
Yorumlar
Yorum Gönder